Zeki İnal’ın Kırık Baklavası

    2
    6076

    Gastronomi kentimiz Antep yemekseverlerin en çok gittiği yerdir belki de Türkiye’de. Günübirlik gelip hızlı tur yapıp dönenlerimiz, döndüğümüz de çoktur.  Bu turların dönüşünde de sevdiklerimize baklava götürmek en önemli ritüelidir. Baklava konusunda birçok meşhur ve bilinen marka olsa da benim için şöbiyetin tartışmasız en güzelini yapan Zeki İnal’ın kırık baklavası ile de yeri ayrıydı, bu seyahatimde daha da ayrı oldu.

    Her gittiğimde bir şekilde uğradığım, paket yaptırmadığım zamanlarda dahi mutlaka şöbiyetini yemeden dönmediğim müessesenin az ve öz ürünleri hep dikkatimi çekerdi. Pazar günleri kapalı olması da şehire gastronomi turizmine gelen ve sevdiklerine tatlı götürmek isteyenleri hayal kırıklığına uğratıyordu. Hatta bu durum şehrin ileri gelenleri tarafından Pazar günü açık olmaları konusunda tatlı baskılar yapılmasına da neden olurmuş.

    Şöbiyet İmalatı

    İşte bu son seyahatim ürünlerin azlığı, pazar günü kapalı olmaları gibi konuların gerekçelerini çok iyi anlamama vesile oldu. Kaldığım eski bir konak olan Melek Lara Butik Otel tam da karşılarındaydı. Bu geziyi özelleştiren ve ölümsüzleştiren anların yaşanmasına da sanırım kaldığım otelin yeri sebep oldu. Sakin kaldığım bir anda gittiğim dükkanda daha önce tanışmadığım ve Zeki İnal‘ın oğullarından Levent İnal’la oturup tatlı yiyip, tatlı sohbet etme şansı bulduk. Akşam saatlerinde gittiğim için şöbiyet haliyle kalmamıştı. Haliyle dememin sebebi de akşam saatlerinde neredeyse hiç bir zaman şöbiyetin kalmamasındandır. Kare baklava ile her zaman ki gibi tezgah üzerinde duran kırık baklava tabağı vardı. Biz kare baklavamızı yerken Levent Ağabeye kırık baklavaların aslında çok iyi bildiğim hikayesini yeniden anlattırdım. Kırık Baklava garip, gurebanındır dedi Levent ağabey gelir rızklarını alırlar ara ara ve hep aynı kişiler değillerdir. Kırık baklava dedikleri de aslında hani kenarsız baklava olmaz denilen ve siparişlerimize mutlaka dahil edilen parçalar var ya işte onlardı.

    Kırık Baklava

    İmalathane Macerası

    Sohbet sohbeti açtı daha önce kimseyi davet etmedikleri imalathanelerine çağırdılar. Ben de ertesi sabah geleceğimi söyleyerek yanlarından ayrıldım. Sabahı iple çektim çünkü benim açımdan çok özel olan bir yere davet edilmiştim. Kapıyı Levent Ağabey açtı, önce ki gün tezgahta gördüğüm arkadaşlar bu sefer imalathanedeydiler. Çünkü burada herkes usta, herkes tezgahtar sabah ürettiklerini öğleden sonra gidip mağazada satıyorlar. Bir gün önce ki sohbette söylediği burada satılan ürünlerin tamamı bizim elimizden geçer cümlesinin doğru olduğuna şüphem olmasa da biraz da mecaz vardır diye düşünmüştüm açıkçası. Gördüğüm en önemli şeylerden birisi buydu hakikaten eline değmeyen hiçbir önemli nokta yoktu. Hamur mu açılacak son inceliği o veriyordu, baklava mı dilimlenecek hizayı o veriyordu, şöbiyetleri tepsiye diziyordu ve son olarak fırından çıkan tatlılara şerbetini yine kendisi veriyordu. Herhalde son zamanların moda terimiyle butik işletme böyle oluyordu. Hele bir de yüzlerce tepsi yapsalar bir şekilde satacakları şöbiyeti 18 tepsi yapıp bu kadar yeter diye bitirince neden bu kadar az diye sormadan edemedim. Hep biz satarsak başkaları ne satacak oldu cevabı ve bir kere daha şaşırdım böyle tok gönüllüğe.

    Zeki İnal Baklava
    Zeki İnal Baklava İmalathanesi

    Benim için çok özel bir gezi ve bunun parçası olan bu macera unutmaya yüz tuttuğumuz insanlığı, beyefendiliği de hatırlattı bana. İstanbul’un Kabataş Erkek lisesi gibi önemli okullarında okumuş Mimar, mühendis olmuşlar ama hiçbir zaman zanaatlarını bırakmamışlar. Allah uzun ömür versin yeri geldiğinde Zeki İnal dahil hepsi halen ve gerektiğinde imalatın başına geçip üretime devam ediyorlar.

     

    2 YORUMLAR

    CEVAP VER

    Please enter your comment!
    Please enter your name here

    Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.